1- Hayatın anlamı ve
amacını belirle
Bir insanın hedefi ve
amacı mutlaka olmalı hayatınızın anlamını bilmiyorsanız yaptığınız bütün
çalışmalar boşa gider. Bu sadece insan için değil; dünyaya baktığımızda bir
hücreliden başlayarak, bütün canlıların bir var oluş sebebi vardır.
Gereksiz bir varlık bu dünyada olmaz. Eğer burada var
oluyorsak, bilinmeli ki bir sebebi vardır. Dünyada var olan her şeyin bir
var oluş sebebi vardır. Benim varoluş sebebim nedir? Bu dünyaya niçin geldim?
Hayatın amacı nedir? Sorularını kendimize sormalıyız.
2- Uyum sağlamak
Çekim yasasına göre benzer benzeri çeker. Halk
arasında bir söz vardır. “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” Eğer kapak o
tencerenin değilse uymaz; ayni şekilde evlilik kurumunda da eşler, eğitim,
zihniyet, karakter, yaş olarak birbirlerine benzedikleri takdirde birbirlerini
çekerler. Zıtların birbirini çektiğini iddia eden kaynaklar olsa da
evlilik, karşılıklı anlaşma, uyum beklenen bir yapılanmadır. Evlenmeden önce
birbirlerini cazip bulanlar, çekenler; ortak payda bulmakta sıkıntı
yaşıyorlarsa yıllarca aynı yolda yürüyebilirler mi? Çekim yasasına göre benzer
benzeri çeker; sanıldığı gibi aykırılar değil.
İnsanlar kendine benzeyen insanlardan hoşlanır.
Birbirine benzeyen insanlara bakarsınız, çayı aynı şekilde yudumlarlar, el kol
hareketleri, konuşma tarzları birbirlerini andırır. Vücut dilleri ayni olunca
düşünceler de aynı şekilde olur. Şimdi biz bunlardan yola çıkarak diyebiliriz
ki “Benzer duygulara sahip olmak için bedeninizi başkalarına benzetin. Mevlâna
diyor ki “Aynı fikirleri paylaşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar iyi
anlaşırlar” Aynı duyguları paylaşmak istediğiniz kişiyle ses
tonunuz farklı olmamalı..Beden dili benzeyince hissiyat da benzer; uyum sağlanır.
Uyum ise esnekliktir hayatın gücüdür.
3- İlk izlenimin gücü
İlk izlenimin yüzde
doksan beşi görseldir ilk bilgi, ilk intiba bu yüzden önemlidir. İletişim kurup
kurmamaya ilgilerimizin ilk ışığıyla karar veriyoruz; daha sonra da hep ilk
izlenimlerle ilk bilgilerle değerlendiriyoruz. Yaklaşık on saniye gibi bir sürede oluşan ilk izlenim, senelerce
silinmiyor. Eğer bir insan hakkında ilk bilgi olumluysa, mesela ilk
bakışımızda “Sıcak sevimli bir insan” dediysek, ondan sonra o insan kötülülük
yapsa bile affedici oluyoruz; bilmeden yapmıştır diyoruz; hep o ilk büyülü
anın, ışığı altında değerlendiriyoruz. Bu bağlamda, ilk tanıştığımız birinin
yanında çok şikayet edersek, anti sosyal ve sıkıcı olarak damgalanabiliriz. İlk
görüşmelerde olumlu özelliklerimizi öne çıkarırsak, hakkımızda olumlu kanaatler
edinilir.
4- Takdir etmenin sırrı
Zihin neye
yoğunlaşıyorsa onu besliyor. Mesela bir çocuğun başarısına yoğunlaşırsak çocuğu
beslemiş oluruz. Neye odaklanırsak onu büyütüyoruz. “Zihin insan
düşüncelerinden ibaret” diyor Mevlâna. Çocuklarımızın başarısını istiyorsak,
onların güçlü yönlerini, yeteneklerini geliştirmesini sağlamalıyız.
Başarılarını övün, ödüllendirin; ödüllendirilen davranış tekrarlanır.
5- Kalbini insanlara
açmak ve merhamet
Merhamet bir savunma
yöntemidir. Bununla ilgili bir çok araştırma yapıldı. merhamet gösterilen
insanın bağışıklık sistemi kuvvetleniyor; daha sağlıklı oluyor; insanlara daha
verimli oluyor. Rahibe Teresa’nın filmlerini öğrencilere gösteriyorlar.
Filmleri seyretmeden önceki ve filmleri seyrettikten sonraki kanlarını
inceliyorlar. Kanlarında immunglobulin artıyor; bu da soğuk algınlığına karşı
vücudu koruyor; bağışıklık sistemini güçlendiriyor; şefkatli insan başkasına
iyilik yapmakla kalmıyor kendi bağışıklık sistemini de güçlendiriyor.
6- Dinleyerek değer
verme
İnsanları dinleyerek var ederiz; okullarda en çok
konuşma eğitimi veriliyor. Dinleme eğitimi önemsenmiyor. Dinlemek
alışkanlıktır. Toplum olarak konuşmayı seviyoruz. Konuşma alışkanlığımız
yerinde; dinleme alışkanlığımız yok. İnsanları etkili dinlediğimiz zaman göz
teması kurarak karşımızdakilere “Sen
benim için varsın, önemlisin, sevilmeye layıksın, senin yerin doldurulamaz”
gibi mesajlar veriyoruz. Dolayısı ile dinlediğimiz insan mutlu oluyor;
dinlemediğimiz insana “Sen nesin ki sözün ne ola ne değersiz insansın” mesajı
veriyoruz. Dinleyerek karşımızdakinin zehrini alırız; endorfin salgısını
arttırırız; onu rahatlatırız. Diğeri tarafından dinlenmek psikologların
önerdiği prozak etkisi yapar.
7- Ego köleliğinden ego
efendiliğine geçiş
Birçok insan egosunun esiri oluyor, nefsinin peşine
düşüyor, birtakım insanlara kızıyor, öfkeleniyor. Bu tablo ego köleliğidir.
Egonun kölesi olduğumuz zaman enerjimiz ve paramız boşuna akıp gidiyor
dolayısıyla da hayat boşa akıp gidiyor
Bütün bilge insanlar
egosunun efendisidir. Okumamış yazmamış insan da egosunun kölesidir. Bir
insan sürekli stres, öfke yaşıyorsa, insan egonun emrine girmiştir. Stresin
kaynağı kişinin egonun emrine girmesidir. Eğer sürekli daha çok kazanmak
istiyorsak o zaman da egonun emrine girmişizdir demektir. Daha çok şeye sahip
oldukça ego güçlenir. Stresin panzehiri şükretmektir. Ego şükretmeye yanaşmaz.
Egonun efendisi olan insan öncelikle başkalarına güzel söz söyler. Kuran-ı
Kerim Bakara suresinin 83 ayetinde “ İnsanlara güzel söz söyleyin.” diyor.
İnsan güzel söz söyleyemiyorsa direkt egosunun emrine girmiştir.
Mutluluğun temeli
uyumlu olmak tabii. Dengeyi bulmak lazım. Egosunun emrine giren insan dengeyi
kaybeder; beslenmesi, konuşması, para kazanması dengesizdir. Egoyu seven bencil
insandır, dünyayı kazansa gene doymaz, daha çok ister. Yunus Emre diyor ki
“Beni sana vereyim, Sensiz ben nideyim, Ben senin huzuruna bensiz varayım
Mevlâm”. Demek istiyor ki egoya ait ne varsa hepsini bırakayım. Mevlâna diyor
ki “ İyiyle kötünün ötesinde bir alan var seninle orada buluşacağım” Mutlu
insan başkalarına el uzatan insandır. Ego karşılaştırma ile beslenir hep
kendini başkalarıyla karşılaştırır.
8- Bolluk ve kıtlık
bilinci.
Bolluk bilinci dediğimiz, evrende kendisine yetecek kadar malın olacağına
dair olan inançtır. Kıtlık ise aç kalacağına dair inançtır. Bolluk ve kıtlıkta
esas olan maddiyatın azlığı ya da fazlalığı değildir. Bu bilinçtir, bakış
açısıdır. İnsan günde 2 lirayla yetinirse hayat ona 10 lira kazandıracağı
şartları verir. Başarı, zenginlik ve bolluk zihne aittir. İnsan
bilinçaltına ektiğini hayatında biçer. Eğer aç kalacağım diye korkuyorsanız,
açlık çekersiniz. Kartallar güvercinlerle birlikte uçmaz yani üstün bir insan
olmak istiyorsak, erdemli insanlarla arkadaşlık yapmalıyız.
Aç gözlü, para biriktiren, bencil insanlarla birlikte olduğunuzda onları
kendinize çekersiniz. Çekim yasasına göre kartalla güvercin birbirlerini
çekmez, iter. Bolluk bilincinde olan insanla kıtlık bilincinde olan insan
birbirini iter. Zenginlik duygusu zenginliği oluşturur. Zenginlik bir bilinç
boyutudur; bilinç altının fonksiyonlarının nasıl işlediğini bilen kişi asla
ekonomik çalkantılardan da rahatsızlık duymaz. Bolluk bilinci ruh zenginliğidir.
İnsan aldıklarından değil verdiklerinden manevi bir haz duyar. Bolluk bilincine
sahip insan, hep karşısındakinde iyiyi arar. Gönlü boldur; olumlu yönleriyle,
ruhsal olgunluğuyla insanları kendine çeker. Çevresindekilere, dünyaya
para kazanma amaçlı gelinmediğini hatırlatır.
Kişisel Gelişim Uzmanı
Dr. Zülfikar Özkan,İletişimde Kalp Köprüsü.
Yolunuz aydın olsun…
Yolunuz aydın olsun…
Lena
Bunları da okumanız faydalı olur, tıklayınız.
Merhamet ve insanları dinlemek çok önemli. Güzel yazı teşekkürler
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkür etmek de çok önemli :)
Sil