14 Kasım 2016 Pazartesi

Dolunay'la yeni bir hayata doğru...

İşte o dolunay !

Dolunay (Serbest Bırakma) Ritüeli yazımda bugün çok özel bir doğa olayına tanık olacağımızdan söz etmiştim; Dolunay.

Bugün geçmişte yaşadığımız, hayatımızda olumsuz izler bırakan her türlü olayın etkisinden kurtulmak için muhteşem bir gündür.

Yaşamımıza giren herkesten bir şeyler öğreniriz. Hayatımıza giren herkes yeni bir öğretmendir. Bazı öğretmenler bize şefkatle yaklaşırken bazıları bizi zorlayarak, hırpalayarak öğretmeyi tercih ederler. Ailemiz, arkadaşlarımız, çevremiz, patronumuz, eşimiz, hatta çocuklarımız…

Hepsi de bilerek ya da bilmeyerek kişisel ve ruhsal gelişimimize yardım ederler. Bugünkü biz olmamızı sağlarlar.

Oysa biz çoğu zaman ruhsal tekamülümüze engellemeleriyle, yaşattıkları acılarla hizmet eden bazı insanlardan nefret etmeyi tercih ederiz.

Bu insanlara duyduğuz öfke, kızgınlık ve nefret ruhumuzu ve bedenimizi olumsuz etkiler. Bu duyguları taşımak ve bunda ısrar etmek zehri kendimiz içip karşımızdakinin öleceğini düşünmekten başka bir şey değildir.

Affetmek ilgili kişinin yaptıklarını onaylamak, beğenmek ve kabul etmek değildir. O insanla görüşmek, iletişimi sürdürmek hiç değildir. Aksine o insan ve üzerimizde yarattığı baskıdan kurtulmak, ruhumuzu özgürleştirmektir.

Zamanın birinde, Uzak Doğu felsefesine yönelik bir ortamda öğrenciler arasında kin ve nefretin tartışılıyor olması, bilgenin dikkatini çeker ve öğrencilerine ödev verir.

Örencilerden kin ve nefret tuttukları kişi sayısına göre patates toplamalarını ve bu patatesleri bir çuvala koyarak her gün okula gelip giderken yanlarında taşımalarını ister.Hatta yatarken, gezerken, yemek yerken bu çuvalları yanlarından hiç ayırmayacaklardır.

Gerçekten de öğrenciler, nefret ettikleri kişi sayısı kadar patatesi çuvala doldururlar. Bazıları çuvalına 1-2 patates atarken, bazıları 15-20 patates atar.

Bu arada sadece bir öğrenci çuvalına patates koyamaz. Diğer öğrenciler bu durum karşısında not alınamayacağının üzerine dikkat çekip, çuvallarında az patates olan öğrenciler ile dalga geçmeye başlamışlar.

Günler geçmiş geçmesine de öğrenciler ilk taşıdıkları günlerle şimdi arasında çuvalda ağırlık, koku ve benzeri değişikliklerin olduğunu görmüşler, bilgeye gidip bu ödevin bitmesini ve bu işten hiçbir şey anlamadıklarını söylemişler. Bilge hoca neler olduğunu sormuş. Öğrenciler: “çuvalı ilk gün patatesle doldurduğumuzda her şey eğlenceli gibiydi. Ama siz her gün aynı çuvalı getirip götürmemizi söyleyince, iş değişti, çekilmez oldu. Adeta çuval ağırlaştı ve zamanla patateslerden ağır bir koku gelmeye başladı. Onunla uyumak, yemek yemek ve dolaşmak işkence haline geldi” demişler.

Bu durum karşısında bilge, öğrencilerine: “Bakın çocuklar, kin ve nefret sizin çuvala koyduğunuz patatesler gibidir. Nefret ettiğiniz insanları her yere taşırsınız. Olmadık zamanda, yemek yerken, gezerken aklınıza gelirler ve hayatı zehir ederler. Bu nedenle onları affetmek üzerinizde taşıdığınız yükten kurtulmanız demektir”

Geçmişe saplanıp kalan insanların ilerlemeleri, mutlu olmaları mümkün değildir. Sürekli arkasına bakan insanlar ne önlerindeki çukuru görebilirler ne de yolun sonundaki aydınlığı.


O yüzden bugün, bu özel dolunayı fırsat bilip, inancımıza uygun dualarla, bizi engelleyen, ilerlememizi sağlayan ağır yüklerden kurtulalım. Haydi atın o çuvaldaki kokmuş patatesleri artık! Nasıl hafiflediğinize, kuşlar gibi özgür hissettiğinize siz de şaşıracaksınız…

Lena


Hatırlatma:

17 Kasım Bolluk ve Bereket Çalışmasına Davet






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder