İşte o dolunay ! |
Dolunay (Serbest Bırakma) Ritüeli yazımda bugün çok özel bir doğa olayına tanık olacağımızdan söz etmiştim; Dolunay.
Bugün geçmişte
yaşadığımız, hayatımızda olumsuz izler bırakan her türlü olayın etkisinden
kurtulmak için muhteşem bir gündür.
Yaşamımıza giren herkesten
bir şeyler öğreniriz. Hayatımıza giren herkes yeni bir öğretmendir. Bazı
öğretmenler bize şefkatle yaklaşırken bazıları bizi zorlayarak, hırpalayarak
öğretmeyi tercih ederler. Ailemiz, arkadaşlarımız, çevremiz, patronumuz, eşimiz,
hatta çocuklarımız…
Hepsi de bilerek ya da
bilmeyerek kişisel ve ruhsal gelişimimize yardım ederler. Bugünkü biz olmamızı
sağlarlar.
Oysa biz çoğu zaman ruhsal
tekamülümüze engellemeleriyle, yaşattıkları acılarla hizmet eden bazı insanlardan
nefret etmeyi tercih ederiz.
Bu insanlara duyduğuz
öfke, kızgınlık ve nefret ruhumuzu ve bedenimizi olumsuz etkiler. Bu duyguları
taşımak ve bunda ısrar etmek zehri kendimiz içip karşımızdakinin öleceğini düşünmekten
başka bir şey değildir.
Affetmek ilgili kişinin
yaptıklarını onaylamak, beğenmek ve kabul etmek değildir. O insanla görüşmek,
iletişimi sürdürmek hiç değildir. Aksine o insan ve üzerimizde yarattığı baskıdan
kurtulmak, ruhumuzu özgürleştirmektir.
Zamanın
birinde, Uzak Doğu felsefesine yönelik bir ortamda öğrenciler arasında kin ve
nefretin tartışılıyor olması, bilgenin dikkatini çeker ve
öğrencilerine ödev verir.
Örencilerden kin ve nefret
tuttukları kişi sayısına göre patates toplamalarını ve bu patatesleri bir
çuvala koyarak her gün okula gelip giderken yanlarında taşımalarını ister.Hatta
yatarken, gezerken, yemek yerken bu çuvalları yanlarından hiç ayırmayacaklardır.
Gerçekten de öğrenciler, nefret
ettikleri kişi sayısı kadar patatesi çuvala doldururlar. Bazıları çuvalına 1-2
patates atarken, bazıları 15-20 patates atar.
Bu arada sadece bir öğrenci
çuvalına patates koyamaz. Diğer öğrenciler bu durum karşısında not
alınamayacağının üzerine dikkat çekip, çuvallarında az patates olan öğrenciler
ile dalga geçmeye başlamışlar.
Günler geçmiş geçmesine de
öğrenciler ilk taşıdıkları günlerle şimdi arasında çuvalda ağırlık, koku ve
benzeri değişikliklerin olduğunu görmüşler, bilgeye gidip bu ödevin bitmesini
ve bu işten hiçbir şey anlamadıklarını söylemişler. Bilge hoca neler olduğunu
sormuş. Öğrenciler: “çuvalı ilk gün patatesle doldurduğumuzda her şey eğlenceli
gibiydi. Ama siz her gün aynı çuvalı getirip götürmemizi söyleyince, iş
değişti, çekilmez oldu. Adeta çuval ağırlaştı ve zamanla patateslerden ağır bir
koku gelmeye başladı. Onunla uyumak, yemek yemek ve dolaşmak işkence haline
geldi” demişler.
Bu durum karşısında bilge, öğrencilerine: “Bakın
çocuklar, kin ve nefret sizin çuvala koyduğunuz patatesler gibidir. Nefret
ettiğiniz insanları her yere taşırsınız. Olmadık zamanda, yemek yerken, gezerken
aklınıza gelirler ve hayatı zehir ederler. Bu nedenle onları affetmek
üzerinizde taşıdığınız yükten kurtulmanız demektir”
Geçmişe saplanıp kalan insanların
ilerlemeleri, mutlu olmaları mümkün değildir. Sürekli arkasına bakan insanlar
ne önlerindeki çukuru görebilirler ne de yolun sonundaki aydınlığı.
O yüzden bugün, bu özel
dolunayı fırsat bilip, inancımıza uygun dualarla, bizi engelleyen, ilerlememizi
sağlayan ağır yüklerden kurtulalım. Haydi atın o çuvaldaki kokmuş patatesleri
artık! Nasıl hafiflediğinize, kuşlar gibi özgür hissettiğinize siz de şaşıracaksınız…
Lena
Hatırlatma:
17 Kasım Bolluk ve Bereket Çalışmasına Davet
Lena
Hatırlatma:
17 Kasım Bolluk ve Bereket Çalışmasına Davet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder