Bir çoğunuzun
bildiğini tahmin ettiğim iki hikaye paylaşmak istiyorum. Öyle umutsuz mailler
alıyorum ki bazen, bu hikayeleri hatırlamamızın
iyi olacağını düşündüm.
"Bu da Geçer Ya
HÛ" sözünün aslı Bizans (Roma) dönemine kadar gider.
Romalılar, kötü bir olayla
karşılaştıkları zaman "Bu da Geçer" anlamına gelen "K'afto ta
perasi" diyorlarmış.
Bu ibare, Selçuklular
zamanında İran' a geçerek Farslaşmış ve "İn niz beguzered" olmuş.
Osmanlı'ya geçince
"Bu da geçer" e dönüşmüş.
Derken dergâh ve
tekkelerde de benimsenmiş, sonuna "Ya Allah" anlamına gelen bir
"Ya HÛ" ilâve edilip "Bu da Geçer Ya Hû" haline gelmiş.
Bu da Geçer...
Dervişin birinin yolu
bir gün bir köyden geçer. Köylüler fakirdir onu misafir etmesi için Şakir
isminde birinin çiftliğine gönderirler. Derviş yola koyulur. Yolda rastladığı
bir kaç köylü ona, Şakir' in köyün zenginlerinden birisi olduğunu Halid adında
bir başka zengin daha bulunduğunu anlatırlar.
Derviş, Şakir'in
çiftliğine varır. Şakir hem misafirperver hem de gönlü geniş bir insandır…
Dervişi kaldığı sürece memnun eder. Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir' e
teşekkür ederken, "Böyle zengin olduğun için hep şükret " der.
Şakir ise:
"Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir.
Bu da geçer…" diye cevap verir.
Birkaç yıl sonra,
Derviş' in yolu yine aynı taraflara düşer. Şakir' i hatırlar ve yanına uğramaya
karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir' in iyice fakir
düşüp şimdilerde Halid' in yanında çalıştığını öğrenir. Derviş Halid' in
çiftliğine gider, Şakir' i bulur, üstünde eski püskü giysiler vardır. Meğer
oralarda vukuu bulan bir sel felâketinde Şakir' in bütün malı mülkü telef
olmuştur. Ailesini geçindirmek için, toprakları selden zarar görmeyen Halid' in
yanında çalışmaktadır. Şakir, bu kez Derviş' i son derece fakir olan evinde
misafir eder. Bir lokma ekmeğini onunla paylaşır…
Derviş, vedalaşırken
Şakir' e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler. Şakir:
"Üzülme… Ya Hû, bu da geçer…" der.
Derviş'in yedi yıl
sonra yolu yine o yöreye düşer. Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir.
Halid birkaç yıl önce
ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün mirasını en sadık hizmetkârı ve eski dostu
Şakir' e bırakmıştır. Şakir, artık Halid' in konağında oturmaktadır, kocaman
arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. Derviş eski
dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır:
"Bu da geçer…"
Bir zaman sonra
Derviş yine Şakir' i arar. Köylüler ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede
Şakir' in mezarı vardır ve taşında da: "Bu da geçer " yazılıdır.
Derviş, "Ölümün
nesi geçecek?" diye düşünür ve gider.
Ertesi yıl Şakir'in
mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar.
Büyük bir sel gelmiş
ve tepeyi sıyırmış, Şakir' in mezarından geriye bir iz dahi kalmamıştır…
Sultan Mahmut,
kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz
olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun
tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın…
Hiç kimse Sultanı
tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz.
Sultanın adamları da
bilge Derviş' i bulup yardım isterler.
Derviş, sultanın
kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir.
Kısa bir süre sonra
yüzük sultana sunulur.
Sultan önce bir şey
anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü
takılır, biraz düşünür ve sonra yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır.
Orada: "Bu da geçer
Ya Hû !!!" yazmaktadır.
*****
Hattatlar bu
sözü çok sevmişler ve eserlerinde sıkça kullanmışlar..
Birinci Dünya
Savaşı'ndan sonra, bu sözün evlerin kapılarına ya da duvarları asıldığı, işgal kuvvetlerinin
ise bu yazıları dua sanıp indirtmediği tarih sayfaları arasında yer alıyor.
Günümüzde bile latin
harfleriyle yazılıp, duvarlara asıldığını görüyoruz.
Örnek yazı ise bir
Ambigram'dır.
Ambigram, sunulduğu şekliyle okunabildiği gibi, tam tersine çevrildiğinde de okunabilen grafiksel figürlerdir. Yani 180 derece çevrildiği zaman bile değişmeyen yazıdır.
Eskiden atalarımız
evlerinin duvarlarına, "Bu da geçer ya Hu" cümlesini çerçeveletip,
misafir odalarına asarlarmış. Dışarıdan misafir geldiğinde sorunu varsa bu
cümleyi okuyunca rahatlarmış.
Hayatta asla
ümitsizliğe kapılmamak gerekir. Bilin ki:
"BU DA GEÇER…
"
Aşık Daimi'yi de analım bu arada, Sezen Aksu'nun da söylediği güzel bir türküdür değil mi?
Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahim,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Göklere Erişti Feryadım Ahım,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Bir Gülün Çevresi Dikendir Hardır,
Bülbül Har Elinde Ah İle Zardır.
Ne Olsa Da Kışın Sonu Bahardır,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Daimi'yim Her Can Ermez Bu Sırra,
Gerçek Kamil Olan Yeter O Nura.
Yusuf Sabır İle Vardı Mısır’a,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Göklere Erişti Feryadım Ahım,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Bir Gülün Çevresi Dikendir Hardır,
Bülbül Har Elinde Ah İle Zardır.
Ne Olsa Da Kışın Sonu Bahardır,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Daimi'yim Her Can Ermez Bu Sırra,
Gerçek Kamil Olan Yeter O Nura.
Yusuf Sabır İle Vardı Mısır’a,
Bu Da Gelir Bu Da Geçer Ağlama.
Yolunuz aydın olsun,
Lena
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder