İSTER İNANIN İSTER İNANMAYIN,
DÜŞÜNCELERİMİZİ BİZ SEÇİYORUZ
Aynı
düşünceleri bir alışkanlık olarak o kadar tekrar tekrar düşünüyor olabiliriz
ki, bu bize düşüncelerimizi kendimiz seçmiyoruz izlenimi verebilir. Ama ilk
seçimi biz yaptık. Bazı düşünceleri düşünmeyi reddedebiliriz. Ne kadar sıklıkla
kendiniz hakkında olumlu birşey düşünmeyi kabul etmediniz? Pekala, aynı şekilde
kendinizle ilgili olumsuz düşünceleri de reddedebilirsiniz. Bu konudaki
çalışmalarım esnasında çalıştığım herkes az ya da çok kendinden nefret ve
suçluluk duygularıyla boğuşuyor. Bu iki olumsuz duygu ne kadar fazlaysa,
hayatımız da o kadar mutsuz oluyor. Bu iki duygu azaldıkça da yaşamımız her
boyutuyla daha iyiye doğru gidiyor.
HEMEN HERKESİN ÇEKİRDEK İNANCI: “YETERİNCE İYİ DEĞİLİM”
“Yeterince
iyi değilim” inancının yanısıra “Yeterince çaba gösteremiyorum” ya da “Layık
değilim” inançları da var. Bunları söyleyenlerden misiniz? Yeterli olmadığınızı
düşünüyor ya da hissediyor musunuz? Ama kime göre? Kimin standartlarına göre?
Eğer bu inancınız güçlüyse, o zaman nasıl sevgi dolu, mutlu, başarılı, sağlıklı
bir hayat yaratabilirsiniz? Bu güçlü bilinçaltı inancınız, yaşamınıza sürekli
çelişkiler getirecek, bir yerlerde aksamalar olacak, bir şeyler sürekli yanlış
gidecek.
KIRGINLIK, YARGILAMA, SUÇLULUK VE KORKU HERŞEYDEN ÇOK SORUN YARATIR
Bu
dört duygu hem bedenimiz, hem de yaşamımızdaki temel sorunların kaynağı oluyor.
Bu duygular, yaşam deneyimlerimizin sorumluluğunu almak yerine, başkalarını
suçlamaktan kaynaklanıyor. Evet, yaşamımızdaki her şeyden yüzde yüz sorumlu
olursak, suçlayacak kimse kalmayacak değil mi? “Dışarıda” olan herşey, iç
düşüncemizin aynası. Diğer insanların kötü davranışlarına göz yummuyorum, ama
bize böyle davranacak olan kişileri bize çeken şey, KENDİ inançlarımız.
Eğer
kendinize şunları söylüyorsanız: “Herkes bana şöyle şöyle davranıyor, beni
yargılıyor, asla benim için bir şey yapmıyor, beni paspas gibi kullanıyor,
sömürüyor…” o zaman bu sizin DÜŞÜNCE KALIBINIZ.
İçinizdeki
bazı düşünceler, bu tür davranışları gösteren kişileri yaşamınıza çekiyor. Bu
tür düşüncenizi değiştirdiğiniz zaman, o tür kişiler de başka kapıya
gideceklerdir. Artık o insanları hayatınıza çekmeyeceksiniz. Bu dört olumsuz
duygu, fiziksel boyutta da ortaya çıkıyor. Kırgınlık (gücenme, darılma, öfke)
uzun zaman içte tutulduğunda bedeni yemeye başlıyor ve kanser dediğimiz
hastalığa neden oluyor. Sürekli kendimizi ya da başkalarını eleştirmek,
yargılamak romatizmanın kaynağı. Suçluluk duygusu daima ceza arar ve bu ceza da
ağrılar yaratır. Korku ve gerginlik kellik, ülser hatta ayak ağrılarına neden
oluyor. Kırgınlık (gücenme, darılma) duygusundan bağışlama yoluyla kurtulmak
kanseri bile yeniyor. Bu size basit gibi gelebilir ama işe yaradığına tanık
oldum, bunu yaşadım.
GEÇMİŞE KARŞI TUTUMUMUZU DEĞİŞTİREBİLİRİZ
Geçmiş
yaşanmış ve bitmiş. Bunu değiştiremeyiz. Ama geçmiş hakkındaki düşüncelerimizi
değiştirebiliriz. Bizi geçmişte biri incitti diye, şimdiki anda KENDİMİZİ
CEZALANDIRMAK ne saçma. Çok derin kırgınlıkları olan insanlara hep şunu
söylerim: “lütfen, bu kırgınlıkları daha da derinleştirmeden çözmeye başlayın.
Bir cerrahın bıçağı altında ya da ölüm yatağında olduğunuz ana kadar
beklemeyin, o zaman bir de yaşadığınız panikle başa çıkmak zorunda
kalacaksınız”
Panik
içinde olduğumuz anlarda, düşüncelerimizi kendimizi iyileştirme konusunda
yoğunlaştırmamız çok zordur. Önce korkularımızı yenmek için zaman harcamak
zorundayız. Eğer her şeyin umutsuz, bizim de kurban olduğumuz inancını
seçersek, Evren bu inancımıza “Evet” der. Bu saçma, geri, olumsuz düşünce ve inançları
bırakmamız hayati önem taşıyor.
GEÇMİŞİ BIRAKMAK İÇİN, AFFETMEYE HAZIR OLMALIYIZ
Geçmişi
bırakmak, kendimiz dahil herkesi affetmeyi seçmek zorundayız. Nasıl
affedeceğimizi bilmeyebiliriz, affetmek istemeyebiliriz; ama affetmeye
istekliyim demek bile, iyileşme sürecini başlatır. Kendi iyiliğimiz için
geçmişi bırakmak ve herkesi affetmek mutlaka gerekli.
“İstediğim
gibi biri olmadığım için seni affediyorum. Seni affediyor ve özgür
bırakıyorum”. Bu olumlu düşünce bizi özgür kılar.
TÜM HASTALIKLAR AFFETMEME DURUMUNDAN KAYNAKLANIR
Hastalandığımız
zaman, yüreğimizi gözden geçirelim. Acaba kimi affetmeye ihtiyacımız var?
Course
in Miracles şöyle der: “Tüm hastalıklar affetmeme durumundan kaynaklanır. Ne
zaman hasta oluyorsak, affetmemiz gereken kişinin kim olduğunu düşünmeliyiz”
Bu
düşünceye şunu da eklemek istiyorum: Affetmekte en çok zorlandığımız kişi,
BIRAKMAYA EN ÇOK GEREKSİNİM DUYDUĞUMUZ KİŞİDİR. Affetmek, bırakmak, vazgeçmek
demek, göz yummak demek değil, tümüyle bırakmak demek. NASIL affedeceğimizi bilmek
zorunda değiliz. Yapacağımız tek şey affetmeye İSTEKLİ OLMAK. Evren nasılların
üstesinden gelir.
Kendi
acımızı çok iyi anlayabiliyoruz. Çoğumuzun anlamakta güçlük çektiği şey, en çok
affetmeye gereksinme duyduğumuz ONLARIN da acı çekmiş olmaları. Şunu
anlamalıyız ki, onlar da o an içindeki anlayış, farkındalık ve bilgi
kapasitelerine göre yapabildiklerinin en iyisini yapıyorlardı. İnsanlar
soruları ile bana geldiklerinde yalnızca tek şey üzerinde çalışırm, KENDİNİ
SEVMEK.
Kendimizi
OLDUĞUMUZ GİBİ ONAYLADIĞIMIZ, sevdiğimiz ve kabul ettiğimiz zaman, herşey
yoluna giriyor. Küçük mucizeler her yerde görülüyor. Sağlığımız düzeliyor, daha
çok kazanıyoruz, ilişkilerimiz daha doyumlu hale geliyor, kendimizi çok
yaratıcı biçimlerde ifade etmeye başlıyoruz. Tüm bunlar çabalamadan,
kendiliğinden oluyor. Kendini sevmek ve onaylamak, güven ortamı yaratmak,
kendine güvenmek, layık olduğunu düşünmek ve kabul etmek kafamızın içinde bir
düzen yaratır. Bu da yaşamımızda daha sevecen ilişkiler, yeni bir iş,
yaşayacağımız yeni ve daha güzel bir yer sağlar, hatta kilolarınızı bile
dengeler.
Kendilerini
ve bedenlerini seven insanlar, ne kendilerini, ne de başklarını kötüye
kullanırlar. Kendini onaylama ve kabul etme, hayatımızın her boyutunda olumlu
değişimlerin olması için temel anahtarlardır. Kendini sevmek, hiçbir şey için
kendimizi eleştirmemekle başlar. Olumsuz eleştiri bizi tam da değiştirmek
istediğimiz davranış kalıbının içine hapseder. Kendimize gösterdiğimiz anlayış
ve şefkat bu kısır döngüden çıkmamızı sağlar. Unutmayın, yıllardır kendinizi
eleştiriyor ve bir işe yaramadığını görüyorsunuz. Bir de kendinizi onaylamayı
deneyin. Görün bakalım neler olacak.
HER GÜN ÇALIŞABİLECEĞİNİZ BİR OLUMLAMA KALIBI
Hayatın
sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
Her
günün her anında, benden daha büyük bir gücün içimden akıp geçtiğine
inanıyorum. Bu evrende yalnızca bir aklın olduğunu bilerek ondaki bilgeliğe
kendimi açıyorum. Tüm çözümler, tüm yanıtlar, tüm iyileşmeler, her türlü
yaratıcılık ondan geliyor.
Bilmem
gereken her şeyin bana açıklanacağının, ihtiyacım olan her şeyin doğru zaman,
mekan ve sırayla geleceğinin bilincinde olarak, bu güce ve akla güveniyorum.
Dünyamda her şey iyi ve güzel.
NOT:
Sabah ilk uyanma anlarınızda ve gece yatarken son yaptığınız bu çalışma
olmalıdır.
Olumlamayı
hafif ama kulaklarınızın da duyabileceği şekilde okunması gereklidir.
DÜŞÜNCE
GÜCÜYLE TEDAVİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder