Herkesçe çok iyi bilinen bir konu olduğunu düşündüğümden bu
konuda yazmayı hiç düşünmemiştim ama görüyorum ki bu konuda bilgi sahibi olan
pek az insan var. Bugün "alıntılar"la biraz giriş yapalım, sonra detaylı inceleriz.
Suyun bir hafızası var mı?
Konuyla ilgili çalışma ilk kez 1988 yılında Fransız immünolog Jacques Benvenistetarafından Nature Dergisi’nde yayımlandı. Her yeni buluşta olduğu gibi bilim dünyası bu araştırmanın tamamen saçmalık olduğunu ve bu kadar komik bir yaklaşımın Nature gibi önemli bir dergide yayımlanmasının tam bir fiyasko olarak tarihe geçeceğini dile getirmişti.
Konuyla ilgili çalışma ilk kez 1988 yılında Fransız immünolog Jacques Benvenistetarafından Nature Dergisi’nde yayımlandı. Her yeni buluşta olduğu gibi bilim dünyası bu araştırmanın tamamen saçmalık olduğunu ve bu kadar komik bir yaklaşımın Nature gibi önemli bir dergide yayımlanmasının tam bir fiyasko olarak tarihe geçeceğini dile getirmişti.
Özetle Benveniste suyun içerdiği her
maddeyi hafızaya kaydettiğini o maddenin sudan ayrıldığında bile hafızasında
bütün özelliklerini taşıdığını, örneğin suya bir zehir yerine sadece zehrin
frekansı yüklendi ginde bile zehrin kendisi eklenmiş gibi içine konulan
sinekleri öldürdüğünü tespit etmişti.
Aynı
yaklaşımla homeopatiyle uğraşanlar da hastaların tedavisinde kullanılan
ilaçların suda artık ilaçtan eser kalmayacak kadar sulandırıldığında daha
başarılı bir tedavi sağlayacağını çünkü yan etkilerin yok olacağını ama ilaç
gören suyun (tedavi edici) etkisinin kaybolmayacağını iddia etmekteydi. Bilim
dünyası bu tartışmaları yıllarca sürdürdü.
Daha sonra Dr. Masaru Emoto sözcüklerin ve duyguların su üzerindeki
yapısal değişikleri üzerinde çalışarak bilim dünyasını şaşırttı. Halk arasında
ilginç karşılanan bu bilimsel incelemeler yıllarca “şüpheli araştırmalar”
sınıfından kurtulamadı.
2013 yılında Almanya’da Stuttgart Üniversitesi konuyu tekrar
gündeme getirdi ve Benveniste’nin tüm araştırmalarını
tekrar ederek aynı sonuçları aldıklarını ilan etti. Yapılan araştırmada aynı
kaynaktan alınan su değişik öğrencilere verilerek bir camın üzerine
damlatmaları istenmiş. Her öğrencinin damlaları donarken farklı şekilde
kristaller oluşmuş. Aynı su, niçin damlatan kişiye göre değişiklik gösteriyor
sorusunu sadece daha önce gerçekleştirilen Dr. Emoto’nun
çalışmalarıyla açıklayabilmişler.
Başka bir çalışma da suyun içerisine bir çiçek atıp bir süre
bekledikten sonra alınan damlalar üzerinde yapılmış. Her damla donarken
içerdiği çiçeğe benzer şekilde kristalize olmuş. 2015 yılında da benzer
araştırma Max Plank Enstitüsü’nde gerçekleştirilerek benzer sonuçlar elde
edilmiş.
Fransız bilim adamı Dr. Jacques
Berveniste 1980’lerde yaptığı araştırmalarda “suyun hafızası” olduğunu anlamış. Daha
sonra ünlü Japon bilim adamı Masaru Emoto’su üzerinde akıllara durgunluk verici
araştırmalar yapmış ve bunların sonucunda somut kanıtlarla, insanın titreşimsel
enerjisinin, düşüncelerin, sözlerin, müziğin hatta suya oynatılan filmlerin
bile suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. “İçinde su
olan şişenin üstüne yazılmış veya söylenmiş olan sözler, düşünceler, suya
çalınmış olan müzik ya da oynatılmış film ile suyun yapısal özelliği değişir.”
Masaru Emoto deneylerinde
dünyanın çeşitli yerlerindeki doğal kaynaklardan alınan sular ile sanayi ve
yerleşimin yoğun olduğu kirli ve toksik suları ayrı ayrı dondurmuş ve suların
kristalize şekillerinde inanılmaz farklılıklar keşfetmiş. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok
güzel ve düzgün geometrik şekilleri olan desenler ortaya çıkarırken, su
borularında, depolarda bekletilen su damıtılmış bile olsa dondurulduğunda bozuk
kristal şekiller oluşturmuş. Bundan yola çıkarak şu sonuca varmış: “Su
bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen,
sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur. Yaşamımızın kalitesi, sıvımızın
kalitesi ile doğrudan bağlantılıdır. Su uyumlu bir maddedir, fiziksel şekli
bulunduğu ortama kolaylıkla adapte olur. Ancak çevreden aldığı enerjiyle suyun
sadece formu değil, moleküler yapısı da değişir.”
Yapılan
deney ve araştırmalar çevresel etkilerin suda yarattığı şekilleri fotoğraflarla
belgeliyor. Farklı koşullarda dondurulan su damlacıkları daha sonra
mikroskop altında inceleniyor. Masaru Emoto’nun diğer deneylerinden bazılarıysa
şöyle, sulara dondurulmadan önce sözel olarak veya şişenin üstüne yazarak
kelimeler yüklenmiş, bir kısmınaysa müzik çalınmış ya da film oynatılmış. Örneğin
film oynatıldığında korku filmlerinin, şiddet içeren filmlerin kötü enerjisel
etkileri sonucu su kristallerinde şekil bozuklukları oluştuğu görülmüş. Bedenimizin
%75’inin su olduğu düşünülürse uykudan hemen önce yapılan şeyler bilinçaltına
daha kolay yerleşeceğinden yatma saatine yakın gerilimli filmler izlemememiz
bile öneriliyor. Sonuç olarak deneylerdeki tüm fotoğraflarda ortaya
çıkan şey suyun enerjiyi kopyaladığı ve görüntü olarak kendisine aktarılan
olumlu veya olumsuz enerjiyi yansıttığı.
“Su gibi ezberlemek”
deyimini düşünün, sudaki kaydetme özelliğini düşündürmüyor mu? Alternatif
tıp uzmanlarına göre de “Su canlıdır ve duyguları algılayan kristallerden
oluşmaktadır.” Kendinizi iyi hissetmediğinizde içtiğiniz suya olumlama
yaparak enerji yüklemeyi deneyin ne kaybedersiniz? Zihninizden “İçtiğim
su beni sıkıntılarımdan arındırsın, şifa olsun” diye geçirin. Bu sözlerle suya
frekans yüklemiş oluyorsunuz.
Gündelik yaşantımıza yerleşmiş
atalarımızdan kalma tabirler ister istemez akla geliyor suyun gizemini
düşününce. “Su gibi aziz ol” derler, her çağda insanlar onun kutsallığına
inanmış.Eski Yunan’dan
Romalılar’a kadar birçok medeniyet suyun şifalandırıcı gücünden faydalanmış. Her
çağda suya sihirli bir anlam yüklenmiş. İnsanlar akarsulara, denizlere
dileklerini yazıp bırakmış, günümüzde hala kutsal mekanların
bahçelerindeki çeşmelere dilek dileyip bozuk paralar atılır. Hıdırellez’de
gerçekleşsin diye yazılanları akan suya atmak en eski adettir. Unutmayalım
ki bedenimizin yarısından fazlası sudur. Düşüncelerimiz ve konuştuklarımız
bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız.
******************
Suya Niyet Et, Olsun !
Suyun hafızası var. ‘Benim endişelerimi temizlesin’ düşüncesiyle
içilen su, bedende bu komutu yerine getirir.
Suyun hafızası var. Su bütün evrenin ve kainatın başlangıç
noktasını oluşturuyor. Ve insanı bedenlenmesinde etmen olan en önemli madde.
Su olmadan ne yeryüzü, ne gökyüzü, hiç bir canlı olamazdı.
Bedenin yüzde 70'i su ama beyinle birleştiğinde bu su anlam
kazanıyor. O zaman H 2 0’dan çıkıyor. Ve ona hangi dalga boyunu yüklersen o
frekansa bürünüyor. Moleküler yapısı dönüşüyor, bedene şifa katıyor.
Örneğin zihninizden “Bütün kuşkularım, korkularım arınsın,
bedenim bunlardan temizlensin” diye geçirip, suyu içtiğinizde, o kesin şifadır.
Çünkü, sözlerle suya frekans yüklemiş oluyorsunuz. Düşündüğün anda beyin onu
tanımlayarak bir dalga boyu yayıyor. Ve sen suya doğru bakarak bunları
söylediğinde kayda alıyor. Bütün bunlar düşünülerek içildiğinde, bedenin
ihtiyacı olan bir işleve bürünüyor. "Beni üzüntülerimden temizlesin"
diye içildiğinde bedene o şekilde aktarılıyor ve komutu yerine getiriyor.
Huzura kavuşmak, dertlerden kurtulmak için önce derin bir nefes
almak, yaşam enerjisini bedene aktarmak sonra da bu düşüncelerle suyu içerek
şifa bulmak mümkündür.
İnsanların huzura kavuşması için bedeni arındırmak çok önemli.
Bir insana şifa olsun diye frekans yükleyerek verdiğimiz su, o kişinin bedenini
temizler.
Suyla ilgili uygulamalar onlarca. Örneğin büyüyü çözer, akıp
gitmesini sağlar. Eve konulan bir kase su, bütün odalardaki negatif enerjileri
yok eder.. Bedene doğru bir şekilde yüklendiğinde şifa aracıdır. Nasıl ilaçlar
şifa katıyorsa, ''SU'' bunlar arasında en önemli maddedir.
Yarın için düşüncelerinizi, niyetlerinizi ve dileklerinizi bir
kağıt bardağın üzerine yazın, suyun bunların tezahürüne yardım etmesi için.
Bazen bu, “yarın şaşırtıcı şekilde yaratıcı olacağım ve sevgiyle
parıldayacağım” gibi genel iyi bir prensip olabilir veya “yarın bu durum ile
zorluğumu çözmeyi diliyorum” gibi spesifik olabilir.
Bunu tam bir zihinsel berraklık ve şükran ile yaptıktan sonra,
suyun yarısını için ve suyun büyük yoğunluk ile yansıttığını ve evrene büyütücü
bir anten olarak davrandığını bilerek uykuya dalın. Bedeninizdeki içtiğiniz su
sizin niyetinizi taşıyor ve hala ''HER ŞEY'' e bağlı olan bardakta kalan su ile
bağlantılı ve mesajınızı evrene göndermenize yardım ediyor. Onun yapısı
düşüncenizi gerçekten değiştiriyor ve bu bilim tarafından kanıtlanabilirdir.
Siz uyurken, bilinçaltı zihniniz hem bedeninizdeki suyla hem de
bardaktaki suyla iletişim kurmaya devam eder ve sizin konsantre olduğunuz şeye
yapısını değiştirir, sabahleyin uyandığınızda ve bardakta kalan suyu
içtiğinizde, tam tamına hayallerinizi içiyor olursunuz !
Bu, onları tüm varlığınızda daha da güçlü yansıtır. Bunu
her gece yapın ve nelerin olduğunu görün, mucizeler katlanır ve sağlık daha
hızlı şekilde güçlenir.
Su, insanların sahip olduğu en güzel, değişken ve düşünceden
etkilenen fiziksel maddedir.Su, varlığımızın hologramında nihai fiziksel tezahürdür ve eğer
suyunuzu severseniz, o da sizi sever ve yolunuzda size yardım eder.
Su canlı ve farkındadır.
-Alıntıdır-
Çalışmalarımız için:
iletişim : lenayla@outlook.com
Çalışmalarımız için:
Çok güzel bir yazı olmuş cok begendim :) uygulamaya da başladım gerçekten üzüntülüysem yok olup gidiyor :)
YanıtlaSilSu ve suya yapılan okumalar, niyetler çok etkilidir. Bunu deneyimleyebilmenize çok sevindim. Sevgiler :)
Sil