2 Ağustos 2017 Çarşamba

Havas İlmi (Gizli İlimler) ve Şartları



Allah (cc) her şeyi yarattıktan sonra Rabbani sırlardan olan harf ilmini, esma ve eşyanın ilmini Hz. Adem (a.s) ‘a öğretmiştir:  
Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).” (Bakara Suresi 31)

Hak Teala bütün varlıklara bu sırrı yerleştirmiştir. Kainatta hiçbir varlık Esmaların ve harflerin emrinden dışarı çıkamaz. Bu harflere ve esmalara havass ilminin inceliklerini ve esrarını koymuştur. Havass İlmini Allah (cc) seçkin kullarına ihsan eder. Kehf suresinde Hz. Musa (a.s) ve Hızır Aleyhisselamın buluşmasını anlatan ayetlerde ve Neml suresinde Belkızın tahtının Süleyman Aleyhisselamın Veziri tarafından üç aylık bir mesafeden getirildiğini anlattığı ayetlerde bildirdiği üzere, alimlerin Ledün İlmi dediği ilmin bir bölümüdür.

“Böylece katımızdan, kendisine rahmet verdiğimiz ve ledun (gizli) ilmimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.” (Kehf Suresi 65)

“Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse (Hızır Aleyhisselam) ise; Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşında yerleşmiş olarak görünce; Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rab’bimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rab’bimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.” (Neml 40)

Ledün ilmi, içinde Esmaların sırrını, Kimya ve Simya’nın sırrını, İdris (a.s) ve Musa Aleyhisselamın kavimlerine verilen Nucum ve Sihir İlminin inceliklerini ve Ğaybi 72 ilmi içinde barındıran, ruhun arınmasından sonra Rabbimizin kuluna lütuf ve ihsanı olan ilhami ve vehbi bir ilimdir.Asıl kaynağı nübüvvet olan bu ilmin geçiş kapısı Kurani iİimleri bilmektir. Huccetül İslam İmamı Gazali bu hususta şöyle diyor : “ Untmayın ki ilham nurunun sirayetinden ibaret olan Ledün İlmi ruhun arınmasından sonra meydana gelir. Nitekim “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir”(Şems Suresi 7)

Ruhun aslına dönüşü ise üç şekilde olur :
1- Bütün ilimleri tahsil etmek, aşk ve şevk ile onlardan bolca nasiplenmiş olmakla,
2- Gerçek bir riyazet ve sağlam bir murakebe ile. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur “Kim ilmi ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini öğretir.”
3- Tefekkür ile. Çünkü ruh, ilim öğrendikten, riyazetle meşgul olduktan sonra sistemli bir şekilde tefekkür ederse ona gayb kapısı açılır.

Eğer kişi Kurani İlimleri öğrenmez, nefsiyle mücadele etmezse bu nimetlere ulaşması mümkün değildir.İnsan yaratılış itibarıyle günaha meyilli bir varlıktır. İnsanı Allah’tan uzaklaştıran ve azaba götüren de budur.

Kur’an-ı Kerimde “Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar” (Bakara Suresi 269) buyrulur. Nefis hikmeti öğrendiğinde yumuşar, cismi arzulardan vazgeçer, ulvi ve süfli alemlerin sırlarına ere. Hakkın esmalarının hikmet ve tecellilerine vakıf olur. Tıbbın bile aciz kaldığı hastalıklarda Esmaların, ayetlerin sır ve hikmetlerinden faydalanıp manevi hekimliği öğrenir.

Peygamberimiz (s.a.v)  “Kim Allah’a kırk gün ihlaslı bir şekilde kulluk ederse Allah Teala hikmet pınarlarını onun kalbinden lisanına akıtır” buyuruyor.
Kur’anda da Allah Teala Musa Aleyhisselamın kıssasını anlatırken kırk günü özellikle zikretmiş : “Musa’ya otuz gün süre belirledik, buna on gece daha karttık. Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı” (Araf Suresi 142). Hz. Musa Aleyhisselam bu kırk gün sonunda Allah (cc) ile vasıtasız konuşmuştur. Arifler bu kırk günde Allah Teala ile kulun arasındaki perdelerin her gün birinin kalkacağını zikreder. Burada elbette oruçla, ibadetle ve taatla geçen bir kırk günden bahsediliyor.

“Rabbiniz şöyle buyurdu : Bana dua edin, size cevap vereyim (duanızı kabul edeyim)” (Mü’minun Suresi 60)

“Kullarım sana benden sorarlarsa bilsinler ki şüphesiz ben onlara yakınım. Ben isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da benim davetime icabet etsinler” (Bakara Suresi 186)

Allah Teala inananları ibadete çağırırken Kuranda önemli bir noktaya temas eder. De ki : (Rabbinizi) ister Allah diye çağırın ister Rahman diye. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.  (İsra Suresi 110)

Peygamber Efendimiz de bir hadisinde “Allah’u Teala’nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuuruna ererse) cennete gider” buyurarak çok ince ve hassas bir noktaya temas etmiş, Allah’ın isimleriyle duaya icabetin daha da çabuk olacağının mesajını vermiş ve gerek ihtiyaç zamanlarımızda gerekse zikir kastı ile bu esmaların kullanılmasını tavsiye etmiştir. Dualarımızda izlememiz gereken en önemli nokta kulun ne gibi ihtiyaçları, sıkıntıları varsa Allah (cc)nin o sıkıntıya çare olan esmasını kullanmak ve duada vesile kılmaktır. Bunu yaparken de sünnet alimlerinin öğretilerinden sapmamak en doğru ve sağlam yoldur. Çünkü bu Alimler, Allah’ın bir lütfu olarak ümmete esmalardaki incelik ve sırlarını Kuran ve sünnette tespit etmiş tecrübe ve yaşantılarıyla basiret ve keşifleriyle ortaya koymuşlardır.
Bilinmelidir ki esmaların belli bir amaçla, sıkıntı ve ihtiyaçların giderilmesi için kullanılması farklı bir şeydir, zikir olarak daimi şekilde nefs terbiyesi için okunması farklı şeydir.

Havass alimleri sünnet ve Kurandan alarak tecrübeleriyle tespit ettikleri her bilgiyi eserlerinde aktarmazlar. Verdikleri bilgiler bir nevi tarikatlardaki izin gibi olduğundan umuma açıktır ve uygulanmasında sakınca yoktur. Bu usüller ümmetin her grubuna açıktır.

Ancak alimlerin bildirdiği esma ve uygulamalar yerine kafamıza göre kendimizi teşhis ve tedavi edercesine okumalara gidersek hata ederiz. Unutmayın ki esmaların zıt yönde tecellileri de vardır. Örneğin kişide gerçekten bir görme sorunu yokken, görme kuvvetim artsın diye Basir ismi okumaya başlarsa, bir müddet sonra zıttı tecelli etmeye başlayacaktır. Çünkü havas alimi eserinde görme kuvveti az olanlar için bu esmanın yapılış adet ve şeklini vermiştir. Bildirilen adet ve bilgiler aynen bir ilaçta kullanılan maddeler gibidir. Sıkıntıya çare olacak şekilde ayarlanmış dozajlardır. İşte bu sebeplerden dolayı dikkat etmek gerekir. 

Bazı isimlerse ancak karşıtlarıyla birlikte söylenebilirler. Ayrı olarak tek başlarına söylenmeleri caiz değildir. Ed-Darrun’n Nafi (zarar ve fayda veren), el-Müntekimü’l-Afüvv (intikam alan ve affeden) gibi…Mükemmellik sıfatı ancak bu isimlerin karşıtlarıyla birlikte ortaya çıkar.

Bir diğer yol da Rasullullah (s.a.v)den bazı tavsiyeleri ve kendi uyguladığı zikirler ve duaları okumaktır ki bunlar özel olarak sahabelere değil ümmetin her grubuna açıkladığı tavsiyelerdir. Kendisinin izni ve onayı olduğundan zarar görülmez.

Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır :
“Her namazdan sonra otuzüç defa sübhanallah, otuzüç defa elhamdülillah ve otuzüç defa Allahu Ekber deyip yüz sayısını da lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir ile tamamlayan kimsenin deniz köpüğü kadar dahi olsa bütün günahları bağışlanır”

H. Kerrar’dan Alıntıdır

-------

Havas İlmi Kur'ân ve sünnet üzeri yapılan manevî bir tedavi şeklidir. Bir ismi de Rukye ilmidir. Rukyecilik Allah Resûlü (S.A.V)'in tedavi şeklidir. Bu tedavi, mânâ âleminin doktorlarından ve mürşidlerinden alınan himmet ile yapılır. Bir adı da Gizli İlimlerdir. Allah'ın ilmidir, bu ilme sahip olmak için uzun bir eğitim sürecinden geçilir. Allah Teala'nın sırlarından önemli bir kısmı ; harflerinde, isimlerinde ve Ayeti Kerimelerinde olup, bu sırları da Salih kullarına ihsan eder. Nitekim Allah c.c. Kuran-ı Kerimde mümin Suresinin 60. Ayeti Kerime sinde şöyle buyurur: 

"Bismillâhirrahmânirrahîm. Udûnî istecib leküm. (Bana ibadet ve dua edin ki, karşılığını vereyim). "

Bu ilmi öğrenebilmek için bir öğretici bir mürşid esastır. Havas ilminin esası, bedene giren, insanlara musallat olan kâfir, suflî cinleri çıkarıp bedeni bu cinlerden temizlemektir. Allah tarafından verilen bir ilimdir. Elde edilmesi çok zordur.

Havas alimleri fizik âlemindeki doktorlar gibidirler, onların kendilerine has metodları vardır.
Kur’an’ı kerim’deki Sure-i Şerifelerin ve Ayeti Kerimelerin, Esma-i ilahiyye ve Evrad ı celilelerin hassa ve te’sirlerini konu edinen bu mübarek ilim 80 küsur İslami ilimden birisidir. Havas ilminin geçmişi Sahabe ve Tabiin dönemine kadar uzanır.

Hz. Ali, Hz. İbni Abbas ve Hz. İbni Selam gibi bazı Sahabiler ile Tabiinden Hasan Elbasri, Mukatil ibn-i Süleyman ve kelbi, Ca’fer Essadık gibi bazı Zevatı Kiram bu ilimle uğraşmışlardır. Sonraki asırlarda İmam Ahmed Elbuni, Şeyhi Ekber Muhyiddin’i Arabi, İmamı Deyrebi ve büyük Muhaddis İmamı Abdullah Yafii ile Ebu bekr İbni Vahşiyye ve Celdeki gibi büyük Alimler ve mübarek Veliler bu sahada kıymetli Eserler te’lif etmişlerdir. 
Alimlerin çoğu bu ilmi gizli tutarak “ bu ilmi cahil, münafık ve basireti kör olanlardan sakının, çünkü onlar bu ilmin kıymetini bilmeyip hor ve hakir görerek inkar ederler” demişlerdir.

Havas İlmi, maddi bilim dallarından, insan ve anatomisini, matematik bilgisi, fizik, astronomi kimya ve doğa bilimini, manevi bilim dallarından ise;
1- Ebced İlmini
2- Cifr İlmini
3- Esma-ül Hüsna İlmini
kapsar ve bu bilgileri Kur-an’ı Kerim’in (bize göre “SIR” olarak adlandıracağımız) ilmiyle sentezleyerek maddi ve manevi çözümler üretir. Kur-an ‘ın Zahiri yüzü “Görünen” yüzüdür, batıni ise “Gizli” olan yüzüdür. Işte Havass İlmi de bu gizli olan bölümdedir.

Bu ilmin şartları Ulemaların temel kaideleri üzerine kurulmuş olup, bu şartlara uyulmazsa yapılan ameller gerçekleşmez. 

Havas ilmiyle amel etmenin bazı şartları olup, bu şartların çoğu yerine getirilmediği sürece yapılan bir amel asla gerçekleşmez. Başlıca şartları:
1. Kesin karar
Yapacağın bir amelden hiçbir zaman şüphe etmemek. Çünkü şüphe yapılan bir ameli bozar. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

Üdullâhe ve entüm mûkinûne bil icâbeh. (Allah'a c.c dua ederken kabul olacağına inanarak dua ediniz).

Bu hadisi şerife uyarak, imanı kamil ile amele başlamak ve kalben inanarak Allah'a (Celle Celalüh) yönelmelidir.
2. Sabır etmek
Bıkmadan, yorulmadan, usanmadan, tam sabır ve rabıta ile başlamış olduğun işin muvaffakiyetle neticelenmesine kadar devam etmelidir. Allah Teala hazretleri Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:

"Yâ eyyühellezîne âmenus birû ve sâbirû ve râbitû vette kullâhe lealleküm tüflihûn. (Ey İman edenler! Sabredin ve sabırlı olma yarışında ileri geçin ve bütün varlığınızla Allah c.c.'a bağlanınız. Ve Allah'tan korkun ki, kurtuluşa erişesiniz. Sure-i Al-i İmran, Ayet 200)."

Çünkü çalışan amacına ulaşır ve her çalışanın da bir nasibi vardır. Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Men sabera zafera. (Sabır eden zafer bulur).”
3. Sır saklamak
Ne yapacağını ne okuduğunu veya üzerinde çalıştığın bir işi hiç kimseye söylememek ve sezdirmemek lazımdır. Hazreti Muhammed (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurmuştur:

İsteînû alâ kadâi havâyiciküm bil kitmân. (Hacetlerinizin husule gelmesi için, sırrınızı saklamakla yardımcı olunuz).
Ameli tenha ve kimsenin görmediği bir mahalde yapmak. Hiç kimseyede şöyle böyle yaptım yahut da şunları bunları yaparım deme! Hazreti Ömer r.a. efendimizin; "Sırrını saklayan kendinden emin olur" sözü meşhurdur.
4. Müttaki olmak
Elden geldiğince Manevi yolda yükselmek ve başarıya ulaşmak takva ile olur ki, Cenab-ı Hak, Taha Suresi'nin 132. Ayeti Kerimesinde:

"Vel âkibetü littakvâ. (Güzel akıbet takva ile elde edilir)."

diye buyurmuştur. Bunlarda haram yememek, helal yiyip içmek, gıybetten kaçınmak ve gıybet etmemek, yalan söylememek, sıdka ve nasihate önem vermek, kötü gözle bakmamak, insanlara eziyet etmemek ve eziyete dayanmak, insanlara şefkat ve merhametle bakmaktır.
5. Acele etmemek
Yapacağın bir ameli acele etmeden huzuru kalp ile yapmak, zihnindeki bütün düşüncelerden (Aile, mal, sevinç, korku, üzüntü vb.) uzak olup, kuvvetini himmetini, iradeni ve arzunu bir noktada topla ki, muradın hasıl olsun. Yaptığın işi severek ve isteyerek yap. Alelade baştan savma yapılan işlerden hayır gelmez.
6. Temiz olmak
Devamlı taharet üzere olmalı, bedenin, elbisen ve olduğun yer, hele hele kalbinin temizliğine çok dikkat et.
7. Teşhis etmek
Bir kimseye şeriat edepleri dahilinde muhabbet, celp, davet, hastayı iyileştirmek veya buna benzer ameller yapmak istediğin zaman o kişinin rengini, suretini, boyunun uzunluğu ve kısalığını yaşlı veya genç olduğunu teşhis (tanımak) edersin. Teşhis isim vermekten daha tesirli olup, daha da tesirlisi teşhis ve isimleri beraber kullanmaktır.
8. Riyazetli olmak, Oruç Tutmak
Hayvan eti ve hayvandan çıkan süt, bal, yumurta ayrıca soğan, sarımsak veya bunlara benzer kokusu kötü olan gıdalar yememek, midenin de boş ya da gereğinden fazla tıka basa tok olmaması lazımdır. Tutulacak orucun gün sayısı her amele göre değişir. İftar ve sahurda mükellef sofralar kurarak oruç tutulmaz.
9. Amel zamanını bilmek
Yapılacak amelin gününü ve saatini iyi tayin edip, Gezegenlerin*  özelliklerine göre yapmak, gerekli tütsüleri yakmak. Ayrıca amel günü . hayırlı (açık**) bir gün olmalıdır.
10. Kıbleye yönelmek

Bir amel yaparken kıbleye doğru yönelerek yapmak gerekir.


**Açık günler : “Keşke başka bir şey dileseydim olacakmış” dediğimiz günler vardır ya hani, işte açık günler gökyüzündeki gezegenlerin uyumlu olduğu, duaların daha çabuk kabul gördüğü bu gibi özel günlerdir. 


Doğum Kodunuza ve Burcunuza göre Esma Çalışması, Açık günler, Her  türlü spritüel danışmanlık, Kısmet açma,  evlilik, ikili ilişkilerle ilgili çalışmalarımız için  iletişim : lenayla@outlook.com

2 yorum:

  1. Merhaba bu açık günlere nasıl ulaşabilirim, Bunun hesaplamasını öğrenmenin bir yolu var mı yardımcı olursanız sevinirim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, lenayla@outlook.com adresine yazarsanız ücretli olarak temin edebilirsiniz. selamlar...

      Sil